banner47
banner128

Başbakan Davutoğlu, Londra’da 16. Türkiye Yatırım Konferansı‘nın açılışında konuştu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, İngiltere'nin başkenti Londra'da, Bank of America Merrill Lynch'in düzenlediği 16. Türkiye Yatırım Konferansı'na katıldı.

banner116

Başbakan Davutoğlu, Londra’da 16. Türkiye Yatırım Konferansı‘nın açılışında konuştu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, İngiltere'nin başkenti Londra'da, Bank of America Merrill Lynch'in düzenlediği 16. Türkiye Yatırım Konferansı'na katıldı.

19 Ocak 2016 Salı 09:20
Başbakan Davutoğlu, Londra’da 16. Türkiye Yatırım Konferansı‘nın açılışında konuştu

 Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Reform gündemimizi yoğunlaştırdık ve bu reform gündemiyle ilgili ilişkilerimizi de sıklaştırıyoruz. Bu reform gündemimizde neler var? Burada bir aksiyon planı var, bir kalite bazlı global şartlara uyumu, dinamizmi, rekabetçiliği içeren, bizim ekonomimizin bu yönlerini artırmayı hedefleyen, belli sektörlere dair reformu içeren bir paket. Üç boyutu var bunun bir tanesi sektörel dönüşüm, ikincisi yapısal-makro reformlar, üçüncüsü ise AB üyelik süreci ve AB reform gündemi" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Bloomberg'in Londra merkezinde iş dünyası temsilcilerine hitap etti.

POPÜLİST POLİTİKALAR YÜRÜTMÜYORUZ

Davutoğlu, Türkiye'nin ekonomi alanında, geçmiş dönemlerde, Avrupa'ya yüzünü dönerken komşuları İran, Irak, Suriye ve Rusya'ya yaptığı ihracata sırtını döndüğünü söyledi. Davutoğlu, bölgede krizden dolayı yüzünü Afrika ve Latin Amerika'ya çevirdiğini belirterek, Afrika ülkeleriyle 3 milyar dolar olan ticaret hacminin, AK Parti hükümetleri döneminde 23 milyar dolara çıktığını anlattı. 

Türkiye'nin mali yapısının çok güçlü olduğunu ve 2015'te yaşanan iki genel seçime rağmen mali disiplinden sapma olmadığını vurgulayan Davutoğlu, popülist politikalar yürütülmediğini, çok sıkı mali politika takip ettiklerini bildirdi. Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bizim milli gelir içindeki hükümet borcumuz da azalacak ve daha önce 2002'de, biz iktidara geldiğimizde, bu yüzde 10.7'ydi ve OECD'de oranlar arasında bu ortalama 4.3 iken Türkiye'de bu oran sıfır. 2016'da belki bu rakam biraz daha artabilir ve yüzde 0.7 olabilir. Ancak bu dahi dünyanın geri kalanına kıyasla çok küçük bir rakam olur. 2018'de biz bunun yüzde 0.4 olmasını düşünüyoruz. Kamu sektör borcunun 2015'te, 2002'deki yüzde 74 seviyesinden çok daha aşağılara düştüğünü biliyoruz. Maastricht kriterlerinin de yarısını karşılamış durumdayız, bu bizim ekonomimizin ve bütçe disiplininin sağlığını gösteriyor. Bankacılık sektörü de çok sağlam, global krizin ardından hiçbir Türk bankası bir sorun yaşamadı ve sermaye yeterlilik oranı yüzde 15.5, bu yasal düzenleme beklentilerinin 2 katı. Ödenmeyen borçlar sadece yüzde 2.9 ve varlıkların geri dönüş oranı yüzde 1.9. Bu da güçlü bankacılık sektörümüzün ne durumda olduğunu gösteriyor. Gayri safi milli hasılanın yüzde 19.6'sını konut sektörü oluşturuyor, bunlar bizim reformlarımızdan kaynaklanmakta."

KAPSAMLI BİR REFORM GÜNDEMİMİZ VAR

Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümetin kurulmasının ardından çok kapsamlı reform gündemi ve bu gündeme ilişkin takvimi açıkladığını anımsatarak, 1 haftalık, 1 aylık, 1 yıllık ve 4 yıllık programları tek tek belirttiklerini, bunu herkesin erişimine açık tuttuklarını ifade etti.

Ekonomik reformların yanı sıra sosyal ve siyasal reformlara da ihtiyaç bulunduğunu ve son 2 haftalık programında birçok sosyal ve siyasal reformu da açıkladığına değinen Davutoğlu, yarın Davos'ta, daha sonra da Almanya'da olacağını ve orada ilk defa Türk-Alman hükümetler arası zirvesini gerçekleştireceklerine dikkati çekti. Davutoğlu, geçen salı günü İstanbul'daki terör saldırısında 10 Alman turistin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, ölenlerin yakınlarına tekrar taziyelerini iletti.

Ahmet Davutoğlu, "Reform gündemimizi yoğunlaştırdık ve bu reform gündemiyle ilgili ilişkilerimizi de sıklaştırıyoruz. Bu reform gündemimizde neler var? Burada bir aksiyon planı var, bir kalite bazlı global şartlara uyumu, dinamizmi, rekabetçiliği içeren, bizim ekonomimizin bu yönlerini artırmayı hedefleyen, belli sektörlere dair reformu içeren bir paket. Üç boyutu var bunun bir tanesi sektörel dönüşüm, ikincisi yapısal-makro reformlar, üçüncüsü ise AB üyelik süreci ve AB reform gündemi" dedi.

BİZ HALKIMIZIN BİR ÖĞRENCİSİYMİŞ GİBİ ONLARA VAATLERİMİZİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDAYIZ

Sektörel dönüşümle ilgili geçen yıl Aralık ayında dönüşüm politikasını açıkladıklarını ve 5 program dahilinde bin 250 mikro reformun yer aldığını belirten Davutoğlu, açıklanan programla, Türkiye ekonomisinin ana sektörlerini dönüştürmeyi beklediklerini, çok güçlü bir siyasi irade olarak bu programın üzerinde durduklarını ve şahsi olarak da bütün mikro reformları yakından takip ettiğini bildirdi. 

"Biz halkımızın bir öğrencisiymiş gibi onlara vaatlerimizi yerine getirmek zorundayız" diyen Başbakan Davutoğlu, başkanlığını kendisinin yaptığı Yatırım ve Reform Komitesi oluşturulduğunu, ayda 2  kere toplanacak komite ile bütün reform ve yatırımların takip edileceğini, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan'ın da tek görevinin yatırımları ve reformları takip etmek olacağını ifade etti. 

Başbakan Davutoğlu, reform paketleri içinde en önemli başlığın "gölge ekonomiyle mücadele etmek ve iç tasarrufu artırmak" olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bu bizim için çok önemli, verimliliği artırmak, sermaye piyasalarını derinleştirmek, iş gücü piyasasının esnekliğini artırmak, temel ve mesleki becerileri artırmak, insan kaynaklarını daha nitelikli hale getirmek, kamu satın almaları vasıtasıyla bilgi işlem konusunda kaliteyi artırmak, bu AR-GE paketinin en önemli unsurlarından biriydi. Biz, dünyadaki en önemli altıncı sağlık turizmi merkeziyiz ve çok sağlıklı bir sağlık sistemimiz var. Sağlık endüstrisinin mobilitesini sağlamak, nakliyattan lojistiğe geçişi sağlamak, bu paradigmanın değişimini ve niteliksel bir dönüşümü içeriyor. Yüksek hızlı trenlerin içinde bulunacağı Pekin'den Londra'ya kadar bir demiryolu bağlantısı sağlayacak Marmara Avrasya Tüneli ve aynı zamanda hava yolları, limanlarla bu bağlantılarla kuruldu. Şimdi İstanbul'a dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyoruz. 150 milyon yolcuyu yılda ağırlayacak bir havalimanı. Bir ülkenin ekonomisini anlamak için havalimanlarına bakın derim ben, eğer havalimanları dinamikse ekonomi de dinamik demektir. Eğer Avrasya ile İstanbul bütün ulaşım bağlantılarının merkezi haline gelecek. Biz Akdeniz'in en büyük limanının İzmir'de Filyos'ta inşa etmekteyiz, Karadeniz'de hem doğu-batı hem kuzey-güney koridorlarının birbirleriyle bağlantı içinde olmasını istiyoruz. 

Davutoğlu, Bloomberg'in Londra merkezinde iş dünyası temsilcilerine hitabında, bir Türk başbakanı olarak ilk kez Bloomberg'de konuştuğunu, bunun son olmayacağını, daha sık buluşacaklarını söyledi.

Son bir yıla bakıldığında dikkate almaları gereken iyi ve kötü gelişmeler gördüklerini ifade eden Davutoğlu, dünya ekonomisinde temel olarak 3 olumsuz trendin olduğunu, bunların Türkiye ekonomisini de etkilediğini belirtti.

Davutoğlu, piyasalardaki oynaklık ve dünyadaki ekonomik büyümedeki yavaşlamanın aynı zamanda geleceğe yönelik ekonomik öngörüleri de etkilediğini dile getirerek, "Geçen yıl G-20 Başkanı olarak bu noktalara odaklandık ve dünya ekonomik büyümesiyle ilgili yeniden dengelenmenin bazı zorluklara gebe olduğunu söyledik, birtakım jeopolotik zorluklar nedeniyle" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin etrafında jeopolitik riskler bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, bazı komşu ülkelerin durumuna değindi. Davutoğlu, "Bunların ekonomisi artık işlevsel değil. Bunlar Türkiye'yi etkiliyor olmasına rağmen birtakım olumlu gelişmeler de var. Bu da Türkiye'yi güvenli bir liman haline getiriyor yatırımlar ve ekonomik kuruluşlar için. Bunlardan en önemlisi de tabii ki siyasi istikrar" diye konuştu.

Davutoğlu, Avrupa'daki birkaç ülkede ekonomik krizlerin ardından siyasi istikrarsızlıkların da yaşandığını, bunun sonucunda Dışişleri Bakanı olduğu 2009-2014 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde birkaç farklı ülkede 5-6 farklı mevkidaşıyla birlikte çalışmak durumunda kaldığını anlattı.

TÜRKİYE'DE İSTİKRAR VAR

Türkiye'nin güney ve doğudaki komşularında siyasi çalkantının olduğunu aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ancak Türkiye'de bir istikrar var. 2015 bizim için zorlu bir yıl oldu. Çünkü ülke demokrasisinin son 60 yılında aynı yıl içinde ilk defa 2 genel seçim gerçekleşti. Bu seçimleri ben hep bir aşı gibi görüyorum. Doğru zamanda yapılırsa olumlu bir etkisi oluyor, toplumun siyasi yapısı üzerinde. Ancak yine dikkatli olmazsanız, popülist davranırsanız, o zaman genel seçimler bir risk kaynağı olabiliyor ekonomi için. 7 Haziran'dan 1 Kasım'a kadarki dönemde belli bir istikrarsızlık söz konusu oldu ve bu dönemin başbakanı olarak ben de teknokrat bir hükümet ile mali dengeyi sağlama konusunda çok sıkı bir tavır uyguladım. Böylece ekonomik istikrarı sağlamanın yanında ekonomik büyümeyi de sağlamayı amaçladık. 1 Kasım'dan itibaren bir dört yıllık süre var önümüzde. Bu da bize istikrar için, projeksiyonlar için çok güçlü bir zemin sağlıyor. İkinci olumlu gelişme, geride bıraktığımız iki seçime ve etrafımızı çevreleyen istikrarsızlığa, DEAŞ ve PKK'nın saldırılarına rağmen ekonomimiz büyümeye devam etti ve bu belirsizliklerin arasında da üçüncü nokta olarak ekonomimiz yüzde 4'lük bir büyüme sağladı. Bu diğer ekonomilere göre yüksek bir oran."

Davutoğlu, emtia fiyatlarındaki düşüşün, Türkiye'nin cari açığı üzerinde ve enflasyonda olumlu bir etkisinin olduğunu ve global ekonomiye de olumlu etki yaptığını aktardı.

AB İLE İLŞKİLERİMİZ OLUMLU ŞEKİLDE DEĞİŞMEYE BAŞLADI

Başbakan Davutoğlu, 1 Kasım seçimlerinin ardından Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin olumlu şekilde değişmeye başladığını, son 14 yılda ilk defa 28 ülkenin katılımıyla bir Türkiye-AB zirvesi yaptıklarını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz AB ile her yıl iki zirve yapacağız ve Gümrük Birliği konusunu daha ileri seviyeye taşıyacağız. Birkaç farklı fasıl daha açılacak. Bu reform ivmesi çok önemli. Türkiye'deki reformlarından ivmelenmesi açısından. Öncelikle Türkiye 2010-2014 arasında en çok gelişen ülkelerden biri oldu. Bu 4 yıl boyunca bizim ekonomik büyümemiz yüzde 5,4 oldu ki bu da OECD ülkeleri arasında dünya ekonomisinde en yüksek artışlardan biriydi. Geçen yılki yüzde 4 de Çin ve Hindistan'ın ardından en yüksek gelişme oranıydı. Bu bizim için çok önemli. Çünkü bizim dinamik nüfus yapımızdan dolayı ekonomik büyümenin sağlanması hayati önem taşıyor. İkinci olarak istihdam yaratımı 2008'den 2015'e kadar 7 milyon kişiye istihdam sağladık ve bu dönemde işsizlik çok fazla artarken AB'de, Türkiye'de istihdam şu anda bizim işsizliğimiz yüzde 10. Neden? Çünkü dinamik nüfus yapımız, yüksekokula devam eden öğrenci sayısı ve aktif iş gücü piyasasından dolayı işsizlik hala yüksek oranda. Enflasyon oranımız yüzde 8,8. Bu beklentilerin üstünde. Bunun temel nedeni de artan gıda fiyatları ve Türk lirasının değer kaybı. Biz enflasyonla mücadeleye devam edeceğiz ve gündemimizin ilk sıralarında olacak."

MALİ YAPIMIZ ÇOK GÜÇLÜ

Davutoğlu, cari açığın da Türkiye ekonomisi için endişe kaynaklarından biri olduğunu ifade ederek, bunda da gelişme kaydedildiğini, şu anda 12 aylık cari rakama bakıldığında geçen yılın 34,7 milyar, 2 yıl önce ise 64,7 milyar olduğunu dile getirdi.

Ekonomik büyümenin Türkiye'deki artışına rağmen geçen yıl bazı sorunlar yaşadıklarına dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Her ne kadar emtia fiyatlarındaki artışın enflasyon üzerinde etkisi olsa da eğer bu ülkeler sizin için bir ihracat noktasıysa bunun dış ticarette olumsuz etkileri oluyor. Türkiye'nin dış ticaretinin oranı da yüzde 50 oldu ki bu 40 yıl yüzde 31'di. Artık nihai ürünler oldukça geniş bir yelpazeye yayılıyor. Daha önce sadece 2002'de 9 tane ürün ihraç ediyorduk, şimdi bunlar 37 nihai ürün oldu ve 1 milyarlık bir harcamaya ulaştı. Şimdi 34 ülkeye ihracat yapıyoruz bu da geçmişte ben Dışişleri Bakanıyken çok yakından takip ettiğim bir noktaydı. Ne zaman Avrupa'ya yüzümüzü döndüysek komşulara, Irak, İran, Suriye ve Rusya'ya yaptığımız ihracatlara da yüzümüzü dönmüşüz. Şimdi orada kriz olunca yüzünüzü Afrika'ya ve Latin Amerika'ya dönüyoruz. Afrika'ya toplam ticaretimiz 23 milyar dolara çıktı. Bu daha önce 3 milyardı, görevi aldığımız zaman. Bizim mali yapımız çok güçlü."

Avrasya sonrasında en önemli üretim merkezlerinden birinin Türkiye olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Biz, bu üretim merkezini lojistik bağlantılarla bütün dünyaya açmak istiyoruz. Enerji verimliliğini gerçekleştirmek, rekabetçilik ve toplumsal uyum, kentsel dönüşümü sağlamak, bölgesel işbirliğini artırmak, kamu gelirlerinin niteliğini artırmak, altyapıların geliştirilmesi, aile ve dinamik nüfus yapısının korunması ki bu çok önemli ve yerel seviyede kapasite artırımını sağlamak toplumda. İşte bunlar mikro alanların bazıları" ifadesini kullandı. 

Yapısal reformların daha uzun vadeli, hem siyasi hem hukuki, sosyal ve ekonomik alanda etkili olacağını belirten Davutoğlu, bunlardan bir tanesinin "şeffaflığı artırmak ve yolsuzlukla mücadele" olduğunu söyledi. Burada 8 temel yapısal reformun bulunduğunu ve ilk üç ay içerisinde "şeffaflık paketini" parlamentoya göndereceklerini vurgulayan Davutoğlu, "Kamu sektöründe etik, ahlak ve hesap verebilirliği artıracağız. Kamu ihaleleri prosedürünü de kural bazlı düzenlemelerle geliştireceğiz" dedi. 

Davutoğlu, ikinci önemli paketin iş gücü piyasasıyla ilgili olacağına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Bizim ekonomik büyümemizin temel kaynağı, dinamik nüfus yapımız. Biz esnek ve yarı zamanlı çalışma, tazminat ödemelerinde geliştirmeler sağlayacağız. İş üstünde eğitim, özel istihdam ajansları gibi kurumlarla bunu yapacağız. Aynı zamanda her şirkette iş üstünde eğitim programları başlatacağız. Turkuaz kartla genç beyinleri Türkiye'ye çekmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda yatırım iklimini de geliştirerek, ilerleme kaydetmeyi hedefliyoruz. Ne yapıyoruz bununla ilgili... Yeni patent yasası ve Ar-Ge yasası, burada özel ürünlerin, orta ve üst seviye teknoloji içeren ürünlerin üretimini teşvik edeceğiz. Beşinci bölge teşviklerini alabilecek bu tarz ürün üretenler. Dördüncü olarak bir kamu finansmanı reformu yapacağız. Bunda bir gelir vergisi reformu olacak. Vergi mükelleflerinin hakları geliştirilecek. Harcama reformu ve performans bazlı bütçeleme de bu reformun içinde olacak. Kamu idaresi reformu, diğer bir reformumuz olacak. Burada kamu personeli reformu yer alacak. Kamu hizmetlerinin kalitesini, verimliği, hesap verebilirliği ve şeffaflığı artırmayı hedefliyoruz."

Yargı sisteminde yapılacak reformun çok zaruri olduğuna değinen Davutoğlu, "Modern Arabuluculuk Sistemini, İhtisas Mahkemelerini, uzman tanık uygulamalarını koyacağız" diye konuştu. 

Davutoğlu, eğitim sisteminde yapılan reformlara da değinerek, bu kapsamda, öğretmen eğitimlerini geliştirmek, okul bazlı bütçe sistemini sağlamak, yabancı dil öğretimini geliştirmek ve yaşam boyu öğrenmeyi artırmayı amaçladıklarını bildirdi. 

Bir başka paketin, liberalleşme ve enerji piyasası reformu konusunda olacağına dikkati çeken Davutoğlu, lisans ve izinlerin kolaylaştırılacağını, vergi kolaylıkları ve teşviklerin sağlanacağını, enerji verimliliğinin geliştirileceğini anlattı.

AB BİZİM İÇİN TÜRKİYE'DEKİ DÖNÜŞÜMÜN LOKOMOTİFİ

Başbakan Davutoğlu, "AB üyelik sürecinde AB bizim için Türkiye'deki dönüşümün lokomotifi olarak görülmekte. Burada, hukukun üstünlüğünü, demokratik standartları artırmak, kurumların kalitesini artırmak hedeflenmekte" ifadesini kullandı.

Üyelik sürecinde şu ana kadar 15 faslın açıldığını, 8'inin hala açılmayı beklediğini hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu: 

"Ancak biz 27 fasılda ilerleme kaydettik, AB İlerleme Raporuna göre. Ancak Kıbrıs sorunundan dolayı biz Türkiye olarak bütün açılış ve kapanışları AB ile müzakere olmasa da yapacağımızı beyan ettik. 17. fasıl açıldı ve 32'den 23'ü açıldı, bunlardan çoğu da kapanmaya yakın. Eğer Kıbrıs sorunu bu yıl içinde çözülebilirse yıl sonuna doğru gerçekten yeni bir dönem başlamış olacaktır AB-Türkiye ilişkilerinde. Aynı zamanda bu dönemde vize serbestisi konusu ve politikaları, AB'ye Schengen vizesi konusu da görüşmeler dahilinde. Böylece biz Türkiye ile AB pazarları arasında sadece emtialar için değil, iş adamları ve girişimciler için de serbest dolaşımı sağlayabileceğiz."

Başbakan Davutoğlu, global ekonomideki sorunlara, oynaklığa, ekonomik büyümedeki yavaşlığa ve jeopolitik risklere rağmen Türkiye'nin en çok ümit vaat eden ekonomi olmaya devam ettiğini vurguladı. 

Türkiye'nin, dış politika bağlamında bazı zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Suriye'de, Irak'ta, Rusya gibi bazı ülkelerle ilişkilerimiz hakkında yaşadığımız sorunlara rağmen Türkiye demokrasisi bizim ana omurgamız konumundadır. Oyların yüzde 49,5'ini alarak, böyle bir destekle başa gelmiş bir hükümetin bir başbakanı sıfatıyla karşınızda bulunmaktan gurur duyuyorum. Çünkü, 23 milyondan fazla kişi partimize destek verdi. Seçimlere katılım oranının yüzde 85 gibi yüksek olmasından da çok gurur duyuyorum ki bu hiçbir modern demokraside hayal dahi edilemeyecek bir oran. TBMM'de temsil edilme oranı da yüzde 79,5 ki bu rakama da herhangi bir modern parlamenter sistemde, Avrupa'da ya da başka bir yerde ulaşmak mümkün değil. Bu güçlü demokrasi temeliyle, siyasi, ekonomik istikrarla ve reform gündemiyle Türkiye, önümüzdeki 4 yılda dünya ekonomisinde yükselen bir yıldız olacaktır."

Bütün yatırımcıları Türkiye'ye davet eden Başbakan Davutoğlu, "Sadece karlı bir yatırım yapmak için değil, aynı zamanda Türkiye'nin ve İstanbul'un güzelliklerini yaşamak için de geliniz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından basına kapalı devam eden toplantıda, Başbakan Yardımcıları Mehmet Şimşek ve Lütfi Elvan ile katılımcıların sorularını yanıtladı.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner145

banner114