Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen Terörle Mücadele ve Bölgesel Bağlantılılık Konulu 3. Parlamento Başkanları Konferansı açılış resepsiyonuna katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Terörle Mücadele ve Bölgesel Bağlantılılık Konulu 3. Parlamento Başkanları Konferansı açılış resepsiyonunda yaptığı konuşmada, “Bugün küresel düzeyde bir yeniden yapılanma sürecinin yaşandığına şahit oluyoruz. Güvenlik paradigmalarının değişiminden ticaret savaşlarına kadar pek çok emaresi olan bu süreç, bizler için yeni tehditlerle birlikte yeni fırsatları da içinde barındırıyor. Yapmamız gereken tehditlerin üstesinden birlikte gelmek, fırsatları da yine birlikte değerlendirmektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferansın Türkiye ve dünya için hayırlara vesile olmasını dileyerek 2017 İslamabat Deklarasyonu ve 2018 Tahran Deklarasyonlarında ortaya konan terörle mücadele ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi anlayışının 2019 İstanbul Deklarasyonuyla çok daha ileriye bir seviyeye ulaşacağına inandığını söyledi.
“TÜRKİYE, BARIŞ VE REFAH AMAÇLI İŞ BİRLİKLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA İTİNA GÖSTEREN BİR ÜLKEDİR”
Küresel ve bölgesel iş birliklerinin toplumların geleceklerinin şekillenmesinde çok önemli yere sahip olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, barış ve refah amaçlı iş birliklerinin geliştirilmesi konusunda itina gösteren bir ülkedir” dedi.
İnsanlığın en önemli medeniyet miraslarının bu coğrafyada doğup, gelişip, dünyaya yayıldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu kadim coğrafyanın huzurunu, güvenliğini, esenliğini dünya barışının anahtarı olarak görüyoruz. Maalesef uzunca bir süredir bu kadim coğrafyanın en azından önemli bir bölümü acıyı ve sefaleti sırtlanmak zorunda kalmıştır. Yaşadığımız sıkıntılar coğrafyamızın kaderi değildir, bu kötü gidişatı durdurmak ve eski parlak günlerimizi ihya etmek bizlerin elindedir. Sahip olduğumuz ortak medeniyet birikimini yeniden insanlığın kutup yıldızı hâline getirebiliriz. Bunun için atmamız gereken ilk adım, her alanda özellikle coğrafyamızın üzerine bir utanç damgası gibi vurulmaya çalışılan terör konusunda fikir birliğine varmaktır. Meclis Başkanları Konferansının bu doğrultuda önemli bir inisiyatif olduğuna inanıyorum. Kendi halklarının en yüksek temsil mercii olan parlamentoların sahip çıktığı böyle bir vizyonun ülkelerimizde kök salacağından şüphe duymuyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün yüzyılın vebası olduğuna vurgu yaparak, “Gerek ülkelerin kendi içinde, gerek uluslararası alanda pek çok düşmanlık terör kılıfı altında hayata geçirilmekte, pek çok sorun yine terör kılıfı altında gizlenmektedir. Özellikle coğrafyamızdaki yıkımların, zulümlerin, acıların çoğu ülkeler arasındaki savaşlar veya toplumlar arasındaki mücadelelerle değil, terör yoluyla ortaya çıkmıştır” değerlendirmesinde bulundu.
“TERÖRİSTLERİN KAPIMIZA DAYANMASINI BEKLEMEK YERİNE SORUNU KAYNAĞINDA KURUTMA KARARI ALDIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yaklaşık 35 yıldır farklı isimler altında faaliyet gösteren, ama hepsinin de amacının da Türkiye’nin birliği, beraberliği, huzuru, refahı bozmak olan terör örgütlerinin saldırısı altında olduğuna dikkati çekerek bu örgütlerin arkasında da Türkiye ile yüz yüze hesaplaşmayı göze alamayan güçlerin bulunduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin uzun terörle mücadele döneminde güvenlik güçlerinden masum vatandaşlara kadar binlerce şehit verdiğini, terör örgütlerinin çocukları, kundaktaki bebekleri, okula giden öğrencileri, ibadethaneleri, kütüphaneleri hedef almaktan çekinmediğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin kayıplarının on binleri bulmasına rağmen, arkalarındaki destek kesilmediği için soruna köklü çözüm bulamadıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süre önce terörle mücadele konseptinde köklü değişikliğe gittiklerini anlatarak, “Teröristlerin kapımıza dayanmasını beklemek yerine sorunu kaynağında kurutma kararı aldık. Bu amaçla sınırlarımız dışında yuvalanan terör örgütlerini ise bulundukları yerlerde imha etmeyi amaçlayan bir mücadele stratejisi geliştirdik” diye konuştu.
“TÜRKİYE, TÜM ÜLKELERİN TOPRAKLARI ÜZERİNDEKİ EGEMENLİK HAKLARINA SAYGILIDIR”
Türkiye’nin, komşularının ve diğer tüm ülkelerin toprakları üzerindeki egemenlik haklarına ve sınırlarına saygılı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Ama bir şartla, bu şart da, buralardan ülkemize yönelik eylemler yapılmaması, düşmanca faaliyetler yürütülmemesidir. Eğer bir devlet, kendi sınırları içinde bizim bu hassasiyetimize uygun tedbirleri alıyor ve teröristlerin faaliyetlerini engelliyorsa ülkemizin en büyük dostu olur. Topraklarındaki terörist faaliyetlerini engellemeyenler ise hiç kusura bakmasınlar, ülkemizin veya bir başka ülkenin müdahalesine kendi elleriyle kapıları açmış olur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açıkça ifade etmek isterim ki; Kuzey Irak ve Suriye’de yürüttüğümüz terörle mücadele operasyonları asla bu ülkelerin toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını hedef almıyor. Tek amacımız, ülkemize saldırmak için oralarda üslenen eli kanlı canileri engellemek, teröristleri yok etmektir. Önceki gün Suriye’de başlattığımız Barış Pınarı Harekâtı’nın gayesi de aynıdır. Fırat’ın batısını olduğu gibi doğusunu da terör örgütlerinden temizleyerek hem sınırlarımızın güvenliğini temin edeceğiz hem de ülkemizdeki Suriyelilerin kendi evlerine huzuru kalple geri dönmelerini sağlayacağız. Tüm dostlarımızdan ülkemiz ve Suriye halkı için hayati önem taşıyan bu operasyonumuza destek bekliyoruz” şeklinde konuştu.
“TERÖR MESELESİNDE İLKELİ BİR DURUŞ SERGİLEMEK MECBURİYETİNDEYİZ”
“Bugün küresel düzeyde bir yeniden yapılanma sürecinin yaşandığına şahit oluyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Güvenlik paradigmalarının değişiminden ticaret savaşlarına kadar pek çok emaresi olan bu süreç, bizler için yeni tehditlerle birlikte yeni fırsatları da içinde barındırıyor. Yapmamız gereken tehditlerin üstesinden birlikte gelmek, fırsatları da yine birlikte değerlendirmektir. Şayet bizler bu erdemi gösteremezsek ortak sorunlarımızla değil de birbirimizle uğraşmaya devam edersek, tarihin tekerrürü kaçınılmazdır. Bilhassa geçtiğimiz asırda tüm ağırlığıyla yaşadığımız sıkıntılar hepimize ders olmalıdır. Bölgesel iş birliği kanallarını ne kadar çeşitlendirir ve etkin şekilde işletirsek, ortak hedeflerimize o derece hızlı ulaşırız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun için önce terör meselesinde ilkeli bir duruş sergilemek ve bunu hayata geçirmek mecburiyetindeyiz. Toplantımızın işte böyle bir hayırlı sürecin miladı olmasını temenni ediyorum” diye ekledi.
“KARARLI DURUŞUMUZU DEVAM ETTİRECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda Suriye’de yaşananlar 10 bin kilometre uzaktan koalisyon güçleriyle düşünün Suriye’de yer alanlar bir şeyi ihmal ediyor. O da nedir? Bizim defaatle söylediğimiz, PYD-YPG, DEAŞ, bunlar birer terör örgütüdür. Ne yazık ki Batı PKK’ya terör örgütü diyor, ama onun yan kolları olan PYD-YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor, bütün belgeleriyle kendilerine verdiğimiz hâlde kabul etmiyor. Ve biz mücadelemizi bunlarla sürdürüyoruz” dedi.
Batılı ülkeler ile ABD’nin “Siz Kürtleri öldürüyorsunuz” iddialarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kürtler bizim kardeşimizdir. Bizim bu mücadelemiz Kürtlerle değil, bu mücadelemiz bizim terör örgütleridir ve PYD-YPG, DEAŞ, bunların hepsi birer terör örgütüdür, bütün belgeler, her şey elimizde” ifadelerini kullandı.
“Biz Türkiye olarak 911 kilometre sınırımız olan ve Suriye rejiminin dahi kabul etmediği PYD-YPG karşı attığımız bu adımı asla durdurmayacağız, kim ne derse desin durdurmayacağız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bize sağdan soldan şu anda tehditler geliyor bu gidişi durdurun diye. Ben Sayın Trump’a da söyledim, diğerlerine de söyledim, eğer bunu durduracaksanız durun dedik size, ama durdurmadınız. Şimdi biz, tercümeyi doğru yapsınlar, kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, artık geri adım atmayacağız. Ve burada teröristlerin tamamıyla Sayın Trump’ın ifade ettiği 32 kilometrelik sınırdan daha güneye gidene kadar biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu bölgeyi terk edecekler, çünkü biz bu bölgeyi güvenli bölge olarak ilan ettik, kim için? Ülkemizde yaşayan 4 milyona yakın mülteci için. Şu anda bu mültecilerin içinde Kürt var mı? Var. Arap var mı? Var. Biz bunların hukukunu koruyoruz, bunların hakkını koruyoruz. Peki, soruyorum, acaba bu ülkelerin dünyada hangisi Suriye’den ne kadar insanı kabul edip de onlara bakıyor? Bakan biziz, en ufak bir destek vermiyorlar, ama konuşmaya gelince konuşuyorlar. Öyleyse başımızın çaresine bakma zamanı gelmiştir, geçiyor ve bu kararlı duruşumuzu da devam ettireceğiz.”