Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Türkiye'nin asırlık yemek kültürünün tanıtılması için hazırlanan, "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabına katkı sunan akademisyen, uzman ve şeflerle bir araya geldi.
Proje kapsamında Huber Köşkü'nde düzenlenen programda bir konuşma yapan Emine Erdoğan, kitaba verdikleri katkılardan dolayı akademisyen, uzman ve şeflere teşekkürlerini iletti.
“BOLLUĞUN VE BEREKETİN COĞRAFYASI ANADOLU'YU TANITMANIN EN ETKİLİ YOLU GASTRONOMİDİR”
Bu ortak çaba sayesinde, Türk mutfak kültürünün çeşitli yönleriyle yurt dışında tanıtılabileceğini belirten Emine Erdoğan, şöyle konuştu: "Zengin mutfak kültürümüzü layıkıyla tanıtma gereğini, en çok yurt dışına çıktığımda hissediyorum. Afrika'dan Latin Amerika'ya, Uzak Doğu'dan Avrupa'ya yaptığımız tüm ziyaretlerde görüyorum ki mutfağımızın üstüne bir mutfak gerçekten yok. Bolluğun ve bereketin coğrafyası Anadolu'yu tanıtmanın en etkili yolu da gastronomi. Başka mutfaklarda tek bir ana renk varken bizim gastronomi tarihimiz geniş bir coğrafi deneyimin ve renkli bir kültür mozaiğinin ürünüdür. Bu çeşitlilik, hoşgörü kültürümüzün izlerini de taşır. Katalanlı bir yazarın çok güzel bir sözü var; 'Yemek sanatı, tencereden seyredilen coğrafyadır.' der. İşte bizler de bu coğrafyanın zenginliğini, ayırıcı vasıflarını gastronomi üzerinden tanıtma sorumluluğu içindeyiz."
Türk kültüründe, yemeğin karın doyurmanın çok ötesinde anlamları olduğunu ifade eden Emine Erdoğan, "Hayatın kılcal damarlarına nüfuz eden, yazılı olmayan, fakat herkesçe konuşulan hayli zengin bir dili var. Cenaze evinde helva kavurmanın, hastaya çorba yapmanın, bayram sofralarını baklava ile şenlendirmenin ifade ettiği nice duygu var. Her bir tarifimiz, içinde nice güzel tat ve aroma yanında hikayeler de barındırıyor. Güçlü toplum yapımızın zemininde büyük sofraları, paylaşmayı ve dayanışmayı bir yaşam biçimi olarak öğütleyen mutfağımızı görüyoruz" değerlendirmesini yaptı.
“TÜRK KÜLTÜRÜNDE YEMEK BİR ŞİFA ARACIDIR”
Emine Erdoğan, Türk kültüründe yemeğin bir şifa aracı olduğunu da belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Osmanlı mutfağında birçok reçetenin hekim tavsiyesi ile oluşturulduğunu biliyoruz. Etin, meyve ve pirinç ile buluşmasının, sağlıkla ilgili bir nedeni var malum. Bu anlamda Türk mutfağı, insanın kendi bedenini tanıması, cismaniyetinin şifrelerini çözmesi için de bir yaşam rehberi. Dolayısıyla kitabımızın başlığı olan 'asırlık tarifler', bize Türk mutfağının uzun bir tarihe yayılan bir bilgelik yolculuğu olduğunu da fısıldıyor. Fakat ne yazık ki yemeğin endüstrileşmesi, bizi beslenmenin özünden, ruhundan ve ahlakından da kopardı. Fast food kültürü, bugün maalesef dünyayı hasta ediyor. Kronik hastalıklar yüzünden her yıl gerçekleşen milyonlarca ölümün ardında yanlış beslenme kültürü olduğunu biliyoruz."
Yeni bir uyanışın eşiğinde olan dünyada geleneksel mutfaklara hızlı bir dönüş yaşandığına işaret eden Emine Erdoğan, "İnsanlar yemeğin aynı zamanda bir yaşam sanatı olduğunu yeniden hatırlıyorlar. Bunun yanında doğayla uyum içinde yaşamanın formüllerini arıyorlar. Çevre krizinin etkilerini azaltacak, sürdürülebilir hayatlar inşa etmeye çabalıyorlar. Yeme içme alışkanlıklarını değiştiriyor, israfın olmadığı mutfak anlayışını oturtmaya çalışıyorlar. Çünkü küresel olarak her gün tonlarca yiyecek çöpe atılıyor. Bunun çevre ve vicdanlar üzerinde ağır bir yükü var. Tabii bu tablo, yeme içmenin medeniyet değerlerinden uzak, hazcılığa varan vahim bir noktaya ulaştığını gösteriyor bize. Oysa bizim mutfağımızda, ezelden beri tek bir lokmanın bile israf edilmesini önleyecek nice reçete var. Atıksız mutfak anlayışı, doğaya saygımızın yanında edep ve adap kültürümüzün de yansımasıdır" ifadelerini kullandı.
Tüketim toplumunun beslenme üzerindeki etkilerine de değinen Emine Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "İnsanlık, yürüdüğü yolda her zaman yeni arayışlar içinde olmuş ve sürekli bir şeyler denemiştir. Bazen dener başarırız, bazen dener yanılırız. 20. yüzyılda, tüketim toplumunun ürettiği yeme içme alışkanlıkları, ne yazık ki insanlığın en büyük yanılgılarından oldu. İşte bu nedenle medeniyet geçmişimizi, arkeolojik bir çalışma titizliğiyle daima araştırmalı, doğunun ve batının görgüsünü buluşturmalıyız. Tam da bu noktada, aşında tuz ve şeker kadar duygu ve kültür de olan Türk mutfağının, dünyaya ihtiyacı olan bilgeliği sunacağına inanıyorum. Tüketim toplumunun açtığı hasarlara, irfan dolu mutfağımız şifa olsun inşallah."
Programa kitabın hazırlanmasına katkı sağlayan; Prof. Dr. Mehmet Öz, Prof. Dr. Arif Bilgin, Prof. Dr. Günay Kut, Doç. Dr. Özge Samancı, Nevin Halıcı, Gönül Paksoy, Vedat Başaran, Arda Türkmen, Ömür Akkor ve kitabın yayın koordinatörü Ebru Erke ile Zeki Açıkgöz, Sinem Özler, Ali Ronay, Savaş Aydemir, Şerife Aksoy, Sezai Erdoğan, Eyüp Kemal Sevinç, Cüneyt Asan, Aydın Demir, Fatih Tutak ve Elif Balcı Fisünoğlu gibi akademisyen, uzman ve şefler katıldı.
Emine Erdoğan'ın öncülüğünde ve Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) iş birliğinde, ünlü şefler ve akademisyenlerin desteğiyle hazırlanan "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabı, Türk mutfağının zenginliğini dünyaya tanıtacak.