Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kadın il müftü yardımcıları ve baş vaizlerle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen öğle yemeğinde bir araya geldi.
Emine Erdoğan, kadın il müftü yardımcıları ve baş vaizlerle düzenlenen yemekte yaptığı konuşmada, “Bizim dinimiz, insanın tabiatla olan ilişkisini en iyi anlatan ve en hassas biçimde düzenleyen dindir. Bugün hayatımıza yeni bir tanım olarak giren, sürdürülebilir yaşam kriterleri aslında İslam'ın özüdür. İsraftan kaçınmak, ölçülü yaşamak, yeme içmeden tutun doğal kaynakların kullanımına kadar İslam, bize sürdürülebilir bir yaşamın sınırlarını çizer” dedi.
Programda konuşan Emine Erdoğan, il müftü yardımcıları ve baş vaizlerin çok büyük bir sorumluluğun taşıyıcıları olduğuna işaret ederek Kur'an ayetlerinin nuruyla rehberlik ettiklerini, ağızlarından dökülecek her bir kelimeye ve gösterecekleri örnekliğe bütün toplumun ihtiyacı olduğunu belirtti.
Yaşanılan çağda, teknolojinin gelişmesiyle insanların karşısına her gün cevaplanması gereken büyük sorular çıktığını belirten Emine Erdoğan, bu büyük değişimi, pratik hayatta karşılaşılan durumlarla birlikte okuyarak yeni yaşam reçeteleri oluşturulması gerektiğini söyledi.
“İSLAM, BİZE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAŞAMIN SINIRLARINI ÇİZER”
Emine Erdoğan, bugün her yerde en çok konuşulan başlıklardan birisinin, çevre krizi olduğuna dikkati çekerek, “Tüm dünya, bu konunun anlaşılması ve kötü gidişatın tersine çevrilmesi için çareler arıyor. Avrupa Birliği Çevre Programı ve birçok büyük uluslararası kuruluş, dinlerin çevre kriziyle mücadelede ne kadar önemli bir rol oynadıklarının farkına varmış durumda. O nedenle din âlimlerini ve inanç liderlerini çevre politikalarına dâhil etmeye çalışıyorlar. Bizim dinimiz, insanın tabiatla olan ilişkisini en iyi anlatan ve en hassas biçimde düzenleyen dindir. Bugün hayatımıza yeni bir tanım olarak giren, sürdürülebilir yaşam kriterleri aslında İslam'ın özüdür. İsraftan kaçınmak, ölçülü yaşamak, yeme içmeden tutun doğal kaynakların kullanımına kadar İslam, bize sürdürülebilir bir yaşamın sınırlarını çizer” dedi.
Kur'an-ı Kerim'in yaşanılan çevre krizini doğrudan insan davranışıyla ilişkilendirdiğini ve bu krizin çözümlenmesi sorumluluğunu da yine insana yüklediğini anlatan Emine Erdoğan, “Rabbimiz, Rum Suresi'nde 'İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Böylece Allah, -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.' diye buyurmaktadır. O nedenle hepimiz önce bu hadisedeki payımızın farkına varmalı, sonra da ölçülü bir yaşama geri dönmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“EN ÇOK İSRAF EDİLEN ŞEY SUDUR”
Emine Erdoğan, İslam'da temizliğin önemine vurgu yaparak, “Temizlik yapmak adına kullandığımız deterjanlar, yer altı sularının kirlenmesinin başlıca nedenlerinden biridir. Bilmiyorum farkında mıyız ama doğal kaynakları kirleterek ahirette hesabını veremeyeceğimiz yüklerin altına giriyoruz. Oysa idrak edemediğimiz bir hakikat var; doğal kaynakların kullanımı ve muhafazası da kul hakkına giren bir konudur. Mesela abdest alırken, önümüzde akıp giden bir ırmak bile olsa, bize o suyu israf etmeden kullanmamız tavsiye ediliyor. Ama bugün en çok israf edilen şey sudur” diye konuştu.
Hayvan hakları meselesine değinen Emine Erdoğan, “Hayvanların haklarını teslim etmek bir lütuf değil, Cenabıhakk'ın bize yüklediği vazifelerin idrakine varmaktır. Sokak hayvanlarından yaban hayvanlarına kadar Allah'ın bu eserlerinin hakkını gözetmek ve güzel muamele etmek, hepimizin önce kulluk görevidir” şeklinde konuştu.
“İNSANİ GELİŞİMİMİZ İÇİN HAYATIMIZIN HER DAKİKASINDA MANEVİ DESTEĞE İHTİYACIMIZ VAR”
Emine Erdoğan, kadın il müftü yardımcıları ve baş vaizlere şöyle seslendi: “Benim burada vurgulamak istediğim, sizler gibi toplumu irşat eden öncülerin, bu konularda daha çok konuşmasıdır. Lütfen, sizler bu konuların sözcüsü olun. Toplumu bu hassasiyetler konusunda daha çok aydınlatın. Unuttuklarımızı bize yeniden hatırlatın. Kıymetli olan, medeniyet tarihimize kuş evleri bırakmış bir ecdat ile övünmek değil, bugün de geçerli o hassasiyetlerle çağın sorunlarına yeni çözümler üretmektir. Bugün aramızda, sayıları her geçen gün artan hanım vaizlerimiz, il müftü yardımcılarımız var. Doğrusu kadınların bu konulara daha çok sahip çıkacağına yürekten inanıyorum. Bu nedenle çok umutluyum. Sizler hayatın her alanına dokunan bir mesleğin mensuplarısınız. Makrodan mikroya toplumun yeni sorunlarının çözümü için anahtarsınız.”
Emine Erdoğan, toplumun doğru bilgilendirilmesi gereken birçok konu olduğuna da işaret ederek, “Çağın vebası hâline gelen İslamofobinin en kuvvetli argümanlarından birisi kadınlar üzerinden yürütülüyor. Kadın hakları konusunda ne yazık ki İslam mahkûm ediliyor. İslam'ın kadına verdiği değeri ne yazık ki etkili şekilde anlatamıyoruz. İslam tarihinin yaşanmış örnekleri, koskoca bir dinin değer dünyası, medya çarpıtmaları ile gölgede kalıyor. Hakikatin dilini konuşturamıyor, modern tabirle iletişimini yapamıyorsak durup bir düşünmemiz gerekir. Özellikle Diyanet mensuplarının, her şeyden önce insan hakkı perspektifiyle kadına dair konuları çok rafine bir dil ile konuşması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
Kadın il müftü yardımcıları ve baş vaizlerin, mülteci konusundan, hapishane koğuşlarına, doğal felaketlerden hastane koridorlarına kadar tutacakları ışıkla, toplumun harcının kuvvetlenebileceğinin altını çizen Emine Erdoğan, “İnsani gelişimimiz için hayatımızın her dakikasında manevi desteğe ihtiyacımız var. O nedenle sizlerin mutlaka yaşamın kılcal damarlarına nüfuz etmeniz ve hizmetinizi caminin dışına taşımanız gerekiyor. İnsan ruhunun hasretle beklediği manevi gıdayı Cuma hutbeleriyle sınırlı tutmamalıyız. Toplumla dirsek temasında bulunacağımız buluşmaları sıklaştırmalıyız” dedi.
Vaizlik mesleğinin mesaisi olmayan ve her an başkasının derdiyle dertlenilen kutsal bir meslek olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, özverili çalışmalarından dolayı vaizlere şükranlarını sundu.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın eşi Seher Erbaş'ın da bir konuşma yaptığı program, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun müzik dinletisiyle devam etti.