Hayaller: Asım’ın Nesli / Gerçekler: Mabel Matiz
İhtiyar amcanı dinler misin oğlum Nevruz?
Dinlemem! Ben Mabel Matiz dinlerim.
Çünkü sınavda onu soruyorlar.
Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı ya da kısaca YKS’nin bir oturumu da Temel Yeterlilik Testi (TYT)’dir. 27 Haziran 2020 tarihinde gerçekleştirilen bu sınavın Türkçe sorularından birisi: “Gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil” cümlesinde anlatılmak istenen nedir?” sorusudur.
Bu ifadeler, asıl adının Fatih Karaca olduğunu, ancak kendisinin gay bir kahraman olan Mabel’i isim ve Yunanca ayyaş anlamına gelen Matiz’i de soy isim olarak kullanmayı tercih ettiğini, lgbt yürüyüşünde en ön safta elinde taşıdığı “velev ki ib…” pankartıyla kendini gösterdiğini öğrendiğimiz bir kimseye ait “fırtınadayım” adlı şarkıda geçmektedir.
İlk bakışta “bunda ne var, sanki şarkı sahibinin propagandası mı yapılıyor? Sadece Türkçe dilbilgisi seviye ölçümü yapılıyor, abartılacak bir şey yok” denebilir. Doğru. Kültürel işgale sessiz kala kala geldiğimiz durumun doğal bir sonucudur bu durum. Ancak devlet adına bir şey yapıyorsanız sırça köşkte oturduğunuzu unutmayacaksınız. Attığınız her adımla, söylediğiniz her sözle, verdiğiniz her kararla bugün olmazsa yarın mutlaka hesaba çekilirsiniz. Ve yine unutmamalısınız ki, yazdıklarınızı sadece satırları okuyan öğrenciler değil, satır aralarını okuyan yetişkin kimseler de inceler.
Sınav sorusu hazırlayan bir görevlinin metni doğru anlama becerisini ölçebilmek adına bu cümleleri bulmuş olması ancak öncesi olan bir deneyimle mümkündür. Nitekim bir başka görevli “Ya şevk içinde harap ol, ya aşk içinde gönül / Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül” cümlesinde anlatılmak istenen nedir diye sorsaydı ya da “Nihansın dideden ey mest-i nazım/bana sensiz cihanda can ne lâzım”ı sorsaydı veya “Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül”ü sorsaydı bütün bunlar da soruyu soran kimsenin kültürel seviyesini, tercihlerini, ideallerini, dünyaya bakış açısını ve kendisine göre doğrularını yansıtmış olurdu. Mesela “A, benim bahtı yârim, gönlümün tahtı yârim, yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim?” ifadesinin hangi anlama geldiğini acaba soru hazırlayanlar sorabilir miydi? Böyle bir ifadenin nasıl bir kültürü yansıttığını, gençlerimizin bilgisini ölçen bu kimseler acaba biliyorlar mı?
İnsanların kişisel tercihleri elbette sorgulanamaz ama bu tercihleri subliminal bir mesaja dönüşürse bu artık kamusal bir problem halini alır. Adriyatik’ten Çin seddine kadarki alanda 5000 yıldır ayak basmadığı toprağın kalmadığı, son 1000 yıldır İslâm Dininin hamiliğini ve jandarmalığını yapan, üç kıtada hükümrân olmuş, adını İslam’la özdeşleştirmiş olan bir milletin şanlı tarihinde, kültüründe, medeniyetinde hiç adam bulamadınız da mı bu ucubenin laflarının ne anlama geldiğini bizim geleceğimiz olan evlatlarımıza soru olarak soruyorsunuz? Siz neyin reklamını yapıyorsunuz? Kimi idolleştiriyorsunuz? Rol model olarak kendinize kimi isterseniz seçin ama devlet adına bunun yapamazsınız?
Demek oluyor ki, lgbt propagandası çizgi filmlere, oyuncaklara, ilköğretime, hediyelik eşya sektörüne girdiği gibi ÖSYM’ye de sıçramış. Bir şeyin yasallığı onun helalliğini göstermez. Homoseksüellik yasal bir düzenleme ile legal hale getirilebilir ama helal hale getirilemez. Allah’ın haram kılıp lanetlediği bu davranış, otuz küsur cinsel sapık yüzünden bir milletin toptan helakine sebep olmuştur. Yerde yapılan yasal düzenlemeler gökte verilen kararların değişimine değil, gazabın inişine sebep olur.
Siz bütün İslâm coğrafyasının umudu, bütün mazlumların sekînetine vesile olan ve İslâm âleminin yüz yıldır beklediği bir liderin ideallerini nasıl olur da hiçe sayarak, fıtrata savaş açmış bir kimsenin sözlerini sormak suretiyle onu idealize edersiniz. Demek ki çocuklarımız bir daha sınava hazırlanırken magazin dünyasını ezberleyecekler. Bir dahaki sınavda Aleyna’nın son boy frendini ya da Acun’un arabasının markasını da çalışsınlar mı? Sizin kafanızda nasıl bir dünya var? Siz bu zihin yapınızla mı Ömerler yetiştireceksiniz?
Bize “aman sen de” diyen değil, “zaman bende” diyen bir nesil lazım. Bize Asım’ın nesli lazım, bize “surda gedik açacak” bir nesil lazım, bize “burçlara bayrak olacak kumaşta” bir nesil lazım. Bize Akif’in:
“İt yetiştirmek için toprağı gayet münbit
Bularak fuhş ekiyor salma gezen bir sürü it.
Yürüyor dine beş on maskara, alkışlanıyor,
Nesl-i hâzır bunu hürriyyet-i vicdan sanıyor”
Dizelerini önce anlayacak sonra mucebince davranacak bir nesil lâzım. Soruları hazırlarken yine Akif’in şu dizelerine de göz atın ki Asım’ın neslini nasıl yetiştireceğiniz hakkında bir fikriniz olsun. Tabii öyle bir derdiniz varsa?
Udebânız hele gayetle bayâğ mahlûkat…
Halkı irşad edecek öyle mi bunlar; Heyhât!
Kimi Garb’ın yalınız fuhşuna hasbî simsar;
Kimi, İran malı der, köhne alır, hurda satar!
Eski divanlarınız dopdolu oğlanla şarap;
Biradan, fahişeden başka nedir şi’rişebab?
Serseri: Hiç birinin mesleği yok, meşrebi yok;
Feylesof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok!
REİSİMİZE VE MİLLETİMİZE İCRAATLARIYLA YANLIŞ YAPAN HERKESİ DEŞİFRE ETMEYE YEMİN ETTİK.
Kalın Sağlıcakla.
Genel Yayın Yönetmeni