ÖNCE PARATONERLER SÖKÜLÜR
Gerek Türkiye’nin gerekse dünyanın yeni ve farklı bir evreye girdiği, küresel travmalar, kırılma noktaları yaşadığı gözle görülecek düzeye ulaştı. Yeryüzünün, hemen her gün gelen deprem haberleriyle bir değişime doğru gittiği anlaşılıyor (Zilzâl,1; İnşikak, 3). Doğal hayattaki hayvan türleri giderek tükeniyor. Bazı hayvanlar insan hayatına eskiye nazaran daha çok müdahil oluyor. Hayvan sürüleri ekolojik dengeleri değiştirecek şekilde yer değiştiriyor. Balıklar ölüyor, yılanlar karada ve denizde gözle görülür şekilde çoğalıyor ya da görünür hale geliyor. Bu olanlara bilim dünyasının kendince izahları olabilir. Nitekim Nuh tufanını ya da Sebe hükümdarlığının helakini de bilim tarihi kendince izah etmiştir ancak Kur’ân-ı Kerîm bunların mucize, azap ve helâk oluş olduğunu belirtmektedir. Yani inançlı kimselerle inançsız kimselerin olayları izahı farklılık arz edebilmektedir.
İçinde yaşadığımız sosyal hayattaki yozlaşmaya, çöküntüye, haksızlığa, azgınlığa ve sapkınlığa yine Kur’ân-ı Kerîm zaviyesinden baktığımızda, Âd kavminin, Semud kavminin, Lut kavminin helakini mucib olayların kat kat fazlasının, yaşadığımız toplumda irtikâp edildiğini görmekteyiz. Tarihi tecrübe bize göstermektedir ki, şayet Hz. Muhammed Aleyhisselâm son peygamber, Kur’ân-ı Kerîm son kitap olmamış olsaydı yeni bir peygamber ve kitap çoktan gönderilmiş olurdu. Zira en basitinden Efendimizin peygamber olarak gönderildiği Mekke toplumundaki yozlaşmanın, sefaletin, fıtrata yabancılaşmanın ve ilâha meydan okumanın kat kat fazlasını günümüzde görmekteyiz.
Henüz İslâm’la şereflenmiş EbûSüfyan’ın karısı Hind’e, Efendimiz Kur’ân-ı Kerim’deki fermanı okuyup “zina etmemeyi, evlatları öldürmemeyi” (Sâf, 12) emrettiğinde, Hind’in, hür bir kadının zina edeceğini düşünmenin bile kendilerine hakaret sayılacağını belirtip teessüfle karşıladığını, bir tek evladının öldüğünü, onun da Müslümanlarla yapılan savaşta Müslümanlar tarafından öldürüldüğünü belirttiğini siyer kitapları aktarmaktadır. Bugün kendisini Müslüman olarak tanımlayan evli bir kadının yabancı evli bir erkekten çocuk sahibi olduğuna ve üstelik bu gayrimeşru ilişkiden doğan çocuğa Kur’ân-ı Kerîm’den isim aradıklarına şahit olmaktayız. Kâbe’nin restorasyonunda faiz parası kullanmaktan şiddetle kaçınan cahiliye insanlarının helal paraları yetmediği için Kâbe’yi kübik bir tarzda inşa edip, Hicr-i İsmail kısmını hatim denilen bir duvarla sembolik olarak göstermek zorunda olduklarını da biliyoruz. Medyen halkını helake götüren sebeplerin, günümüzde kat kat fazlaca vaki olduğunu biliyoruz. Lut kavminin helakine sebep olan otuz küsur homoseksüel idi. Günümüzde homoseksüelliğin suç olmaktan çıktığını görmekteyiz.
Bütün bunları gördüğümüz gibi toplumumuzdaki manevî liderlerin, kanaat önderlerinin, zor zamanda dine sahip çıkan kimselerin önemli bir kısmının aramızdan çok kısa bir zaman dilimi içinde ayrıldıklarını üzüntü ile müşahede etmekteyiz. Dünyanın en etkili 50 Müslümanı listesine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında giren tek Türk olan İsmail Ağa Cemaati Şeyhi Mahmut Efendi Hazretlerinin de yoğun bakımda olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. 2010 yılında Dünya İslâm Âlimleri tarafından kendisine “İslâm’a üstün hizmet ödülü” verilen ve “Muhyi’s-Sünne” yani sünnetin ihyacısı olarak tanıtılan Mahmut Efendi’nin, kitap yazmak yerine adam yetiştirmeye ömrünü adadığı, birçok İslâm ülkesinden toplantıya iştirak eden âlim tarafından dillendirilmiştir.
Mahmut Efendi’nin 1954-1996 yılları arasında imamlığını yaptığı İsmail Ağa Camii’nin, muhit olarak Fener Patrikhanesi’nin hemen üstünde yer alması, zaman zaman önemli iddiaların da ortaya atılmasına sebep olmaktadır. Şöyle ki, öteden beri ekümeniklik iddiasındaki Patrikhanenin, bulunduğu araziyi genişletebilmesinin önündeki önemli engellerden birisinin, İsmail Ağa Cemaatinin de aynı bölgede ikameti olduğu öne sürülmektedir. Hızır Ali Muratoğlu ve Bayram Ali Öztürk’ün şehit edilmelerinin; Mahmut Efendi Hazretlerinin bu muhitten koparılarak Beykoz Çavuşbaşı’nda ikamet ettirilmesinin ve hatta 17 Aralık 2013 yılında Fetö’nün maşaları tarafından Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in gözaltına alınmasının da aynı sebebin farklı sonuçları olduğu iddialar arasında yer almaktadır. Başkan Mustafa Demir’in, Patrikhane’nin yayılmasının önünü açmadığı için Fetö’nün savcıları tarafından gözaltına alındığı iddiaları da yine o günün medyasında yer bulmuştur.
Mahmut Efendi gibi toplumda önemli yer edinmiş olan kimselerin başlarına gelebilecek her hangi bir olumsuz durumun akıllarda birçok soru işareti bırakması kaçınılmazdır. Nitekim Sünneti devre dışı bırakıp, hadisleri itibarsızlaştırarak Kur’an-ı Kerîm’e Protestan bir bakış açısıyla yaklaşan kripto misyonerlerin kurgulayıp pazarlamaya çalıştıkları uyduruk dinin önündeki en önemli engellerden biri de Ehli sünnetin bayraklaşan temsilcileri olan hocalardır. Varlıklarıyla birilerini hep rahatsız eden bu değerli âlimlerimizin birer birer aramızdan ayrılıyor olması bizleri her türlü ihtimali düşünmeye zorlamaktadır.
Din, dini bilen âlimlerle ayakta kalır, onların yokluğu, hayattan çekilmeleri aynı zamanda dinin de hayattan çekilmesi anlamına gelmektedir. Gerek ilmiyle, gerek irfanıyla, gerekse İslâm’ı yok etmek adına yapılan bütün saldırılara göğüs gererek, hak ve pak olan dini gelecek nesillere salimen aktarabilmek adına gösterdikleri gayretleriyle bizatihi değer olmuş bu kimselerin aramızdan ayrılışları sonun başlangıcı anlamına gelmektedir. Varlıklarıyla Müslümanlara sekinet olan, siper olan, paratoner olan bu kimselerin yoklukları inançlı kimseler arasında haklı bir tedirginliğe yol açmaktadır. Bu münasebetle hem kendilerinin değerleri bilinmeli hem de yerlerini dolduracak yeni nesillerin yetişmesi için gayret göstermelidir. Unutmamak gerekir ki adamı adam yetiştirir, elektronik aletler değil.
Peygamberler nasıl bulundukları toplumlara azap gelmesine engel iseler, onların gerçek varisleri de aynı şekilde azabın gelişine engel, rahmetin devamına vesile teşkil etmektedirler.
“Sen onların içinde olduğun sürece Allah onlara azap etmeyecektir” (Enfâl, 33).
Bu duygu ve düşüncelerle “Rabbimizden en kısa zamanda Mahmut Efendi Hazretlerimize tam manasıyla daimi şifalar ikram buyurmasını temenni ediyoruz."
Kalın sağlıcakla.
Genel Yayın Yönetmeni