Haberiumturk haber sitesi/08.03.2012
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEMOKRATİKLEŞME
Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin çok önemli bir mesafe almış olduğu açık. Tutuklu gazetecilerle ilgili temel ölçü hiç kimsenin yargılanmaktan muaf olamayacağı, herkesin hukuk karşısında hesap verebileceğidir, ancak "tutuklu gazeteciler" olarak yansıyan görüntü hem Türkiye'nin ulaşmış olduğu özgürlük standardıyla hem de imajıyla bağdaşmamaktadır... Adalet Bakanlığı zaten bu konuda bir çalışma içinde ve hem ifade özgürlüğünün daha da genişletilmesi hem de tutukluluk hallerinin düzenlenmesi suretiyle bu durumun düzeltilmesine yönelik bir çalışma yapılmakta olduğunu biliyorum. Şiddet içermeyen hiç bir düşüncenin ifadesi suç sayılmamalıdır.
HOCALI MİTİNGİNDE AÇILAN PANKARTLAR
Türkiye'nin ne ülke politikasını ne de milletin de duygularını asla yansıtmayan son derece talihsiz bir olay. O afişleri açıkçası utanılacak şeyler olarak gördüm. Bunları toplumun tamamına şamil olarak görmek de doğru olmaz. Ama onu orada kim gördüyse hemen indirmesi gerekirdi. Çok rencide edici ifadelerdi, ama o afişlerle o mitingi yapanları birbirinden ayırt etmek lazım.
Orada İçişleri Bakanı'nın o pankartın bulunduğu yerde ancak onu fark etmeden konuşmuş olabileceğini düşünüyorum. Yoksa bakan o pankartı okusa veya fark etseydi eminim müdahale ederdi.
PKK TERÖRÜ VE KÜRT SORUNU
(Üç sene önceki bir İran gezisinin başlangıcında uçakta bir grup gazeteciye demokratik açılım sürecini başlatan bir işaret olarak okunan "iyi şeyler olacak!" sözlerinin hatırlatılması üzerine) Demek ki yeterince iyi şeyler olmamış veya PKK ve birileri iyi şeylerin olmasını istemiyormuş. Ama bizim özgüvenle bu sorunun üzerine gitmemiz lazım. Bu sorundan kastım da, bunu sorun olarak yaşamamıza yol açan ne varsa, ister Kürt sorunu boyutuyla isterse silah boyutuyla, ona karşı mukabil bir yolla gitmek lazım. Siz buna "açılım" diyorsunuz, ama benim için bu konuyu "problem olmaktan çıkaracak bütün çalışmalar"ı kapsıyor. Bu konuda özgüven içinde ve demokratik standardı da yükseltmekten geri durmadan çalışmak lazım.
28 ŞUBAT POST MODERN DARBESİ
(15. yıldönümü dolayısıyla 28 Şubat'la nasıl yüzleşilmesi gerektiği üzerine sorusu üzerine) Ne diyebilirim ki? Bu konunun birinci dereceden şahidiyim, yani olayın içindeyim ve her anını yaşayarak şahit oldum. Ama Cumhurbaşkanlığı makamının gerektirdiği bir mesafeden olaylara yaklaşmak durumundayım. Olaya yaklaşırken dikkat edilmesi gereken üç önemli boyutu var: Birinci boyutu, bir daha bu tür şeylerin olmamasının sağlanması. İkincisi, mağduriyetlerin giderilmesi hususunda bir çalışma yapmak gerekiyor. Üçüncüsü ise o zamanki yasalar içinde ne yapılabileceği hususu ki yargıyla ilgili bir husustur. Genel olarak dikkat edilmesi gereken şey rövanşist bir duruma düşmemektir. Rövanşizm kötüdür. Sıra size geldiğinde rövanşı alırsınız ama bir sonraki sefere de diğerlerine bir sebep yaratarak kazanımlardan geri düşmenin önünü kapatmamış olursunuz. Oysa yaşamakta olduğumuz demokratikleşme, normalleşme, iyileştirmeler veya ne derseniz deyin, bu süreçte geriye gitmememiz çok önemlidir.
Wikileaks'te doğru bilgi ile yanlış karışık
O tür haberlerin bir kısmı doğru olabiliyor, ancak işin içinde bir aktör olarak bazen birebir bilme şansımızın olduğu haberler görüyoruz ki, çok yanlış bilgilerin de araya kolaylıkla karışabiliyor olduğunu da görüyoruz. Dolasıyla orada çıkan her şeyin doğru olmadığını da bilmek gerekir.. Başbakanın sağlığıyla ilgili olarak da çıkan haberlerin doğru olmadığını söylemeliyim. Çok başarılı bir operasyon geçirmiş sayın başbakanımız ve çok şükür sağlığı yerindedir. Esasen bu konuda benzer operasyonlar geçirmiş etrafımızda bir çok insan vardır, sağlıklı bir biçimde yaşamakta olan. Yani onlara da baktığınızda Bu tür istihbarat raporlarının güvenilirliği hususunda daha dikkatli davranmak gerektiğini daha iyi anlıyoruz.