Haberiumturk haber sitesi/05.03.2012
28 Şubat döneminde Koramiral rütbesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev yapan ve 1999'da kadrosuzluktan emekli edilen Atilla Kıyat, TV'deki 32. Gün programında dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Tarihe 'post-modern' darbe olarak geçen 28 Şubat konusunda kimsenin yatacak yeri olmadığını söyleyen Kıyat, o dönemde hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı dikilmediğini, "Bana bak, bu senin görevin değil" demediğini ifade etti.
"28 Şubat olur iken, siyasetçi de, Cumhurbaşkanlığı Köşkü de, medya da, üniversite de, yargı da, hiç kimse TSK'ya karşı dikilmedi. 'Bana bak, bu senin görevin değil' demedi. Kimsenin yatacak yeri yokken; bir tek TSK'nın altındaki yatağın çekilmesini de hiç affedemiyorum" diyen emekli Koramiral Kıyat, "Bana göre 28 Şubat, o zamanki Refah-Yol hükümeti sürecinde Türkiye'nin yaşadıklarından hoşnut olmayan grupların lokomotifi olma görevini Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üstlenmesidir" dedi.
ÇÖZÜM ORDUDAN BEKLENDİ
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 28 Şubat sürecine itildiğini savunan Atilla Kıyat, siyasetin tıkandığı durumlarda herkesin çözümü ordudan beklediğine dikkat çekti. "Çözümü siyasetçiler de dahil, medya da dahil, üniversiteler de dahil, işadamları da dahil, bürokratlar da dahil Türk Silahlı Kuvvetleri'nde aramışlardır" diyen Kıyat, insanların 'bize bir şey olmaz, nasıl olsa TSK var, bu böyle gitmez, TSK bunu önler' psikolojisiyle yaşadığını belirtti.
'NE DURUYORSUNUZ' MEKTUPLARI
"28 Şubat sürecinde medya, yargı, üniversiteler ve çeşitli kurumlar, muhalefet partileri aracılığıyla baskı oluştursaydı, tabii çok daha fazla mutlu olurduk" diyen Atilla Kıyat, diğer yandan o dönem Genelkurmay'a gönderilen 'müdahale' mektuplarına dikkat çekti: "Evet gitme arzusu da içimizde olur, ama güç bambaşka bir şeydir. Ama bir taraftan da itiliyorsanız; sade vatandaş vardır, çuvallarca mektup gelir Genelkurmay'a, 'ne duruyorsunuz' diye... İşadamının kafasında, iyileri tenzih ederim, sendikasız grevsiz bir Türkiye özlemi vardır. Siyasetçi vardır, bu siyasetçi nedir, kendi siyasi partisinde veya iktidarda olsa dahi gücünü kaybetmiş; bir askeri iktidar gelir ise onun hükümetinde rol bulabilir miyim diye gelen siyasetçi vardır; herkes... Ama hiç kimse 'TSK dışında bu çözümü bulalım' diye maalesef bir çaba sarfetmemiştir."
DARBELERDEN EN FAZLA ZARARI SİLAHLI KUVVETLER GÖRDÜ
Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaştığını, ancak bunun birilerinin birileriyle hesaplaşmasına dönüşmemesi gerektiğini vurgulayan Kıyat, yapılan bütün darbelerin en fazla zarar verdiği kurumun Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu kaydetti. O dönem 'güven oranı bakımından' siyasileri yerden yere vuran kamuoyu araştırmalarının, 'askere olan güveni' ise yüzde 90'larda gösterdiğini kaydeden Kıyat, bunun da TSK'ya aşırı bir özgüven verdiğini belirtti. Çuvaldızı kendilerine batırmaları gerektiğini, birçok hataları olduğunu dile getiren Kıyat, kendilerini bütün bunların etkisiyle Türkiye'nin tek sahibi olarak gördüklerini vurguladı.
yeni şafak