banner47
banner128

'Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan Arınç'tır'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Amerikalı yazar Paul Auster'a "Atatürk'le ilgili film yapılırsa Auster oyunculuk yapabilir" sözlerine ilişkin olarak, "Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan odur. Yani Bülent Arınç'tır" dedi.

banner116

'Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan Arınç'tır'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Amerikalı yazar Paul Auster'a "Atatürk'le ilgili film yapılırsa Auster oyunculuk yapabilir" sözlerine ilişkin olarak, "Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan odur. Yani Bülent Arınç'tır" dedi.

04 Şubat 2012 Cumartesi 22:54
'Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan Arınç'tır'

Haberiumturk haber sitesi/04.02.2012


İstanbul Conrad Otel'de sanatçı dernekleri ile biraraya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanatın önemine dikkat çektiği konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da yüklendi. İfade özgürlü ile sanat arasında olmazsa olmaz bir ilişki olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, ifade özgürlüğünün, hatta genel anlamda özgürlüklerin olmadığı bir toplumda sanatçının ağır bedeller ödemek durumunda kaldığına savunarak, "Kuşkusuz sanatçılar mesleklerini icra ederken birden fazla amacı gerçekleştirmek için yola çıkmış olabilirler. Fakat tüm sanatçıların ortak bir amacı olmalıdır. O amaç da insanı özgürleştirmektir" dedi. İnsanı özgürleştirme idealine katkı sunmanın, sanatçıların temel görevlerinden biri olmak durumunda olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, dünyanın bütün toplumlarındaki özgürlük mücadelelerinde sanatçının ön saflarda yer olmalarının temel nedeninin bu olduğunu söyledi. 

'Sanatçılara ihtiyacımız var' 

Sanatçı için bu mücadelenin aynı zamanda bir varoluş nedeni olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Ben siyaset adamıyım. Bir yazar, bir şair, bir ressam, bir heykeltraş, bir tiyatrocunun, bir fotoğraf sanatçısının neyi nasıl yaptığına karışmam. Karışamam. Öyle bir yetkim de yok zaten. Bu manada onların bize ihtiyacı yok. Bizim onlara ihtiyacımız var. Onların onurlu duruşlarına, keskin sezgilerine, gerçeğin ve gerçekliğin özüne inen bakışlarına, yorumlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu bağlamda açıkça ifade etmeliyim ki sanatçının vicdanını tatmin etmeyen, sanatçının vicdanına ters gelen bir yönetim anlayışı eksiktir, kusurludur."

Demokrasi denilen olgunun, sanatçının kurulu düzene olan itirazlarının bir bileşimi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, her zaman statükoya karşı duruş sergilemenin sanatçının yüksek insanlık ideallerini koruma içgüdüsünün bir gereği olduğunu söyledi. Bu nedenle muhalif olmayana bir sanatçının duruşundan ve tavrından söz edilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Sanatçı demek muhalif insan demek. İdeal olanla, mevcut durum arasındaki büyük mesafe var oldukça sanatçının bu vizyonu asla değişmeyecektir. Sanatçı tercihini yönetimden yana değil, insandan ve özgürlükten yana koyan kişidir. 'Ben ne kattım öyleyse düşünüyorum, o halde varım' sözünün yanına, çok daha yakışan, 'Sanat yapıyorum o halde varım'dır" dedi. 
 

'Ucube bakış açısı ülke için talihsizlik' 

Sanatın insanlık için taşıdığı önemin, insanlığın varolması ya da yok olması arasında ki kritik bir durum olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Sanatsız kalan bir milletin Liderbahis hayat damarlarından biri kopmuş demektir" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün bu tavrıyla dikkat çektiğine işaret ederek, şunları söyledi: "Sanatı bu denli iyi anlayan büyük bir liderlikten sonra, sanatı küçümseyen ve aşağılayan ucube bir bakış açısı bu ülke için elbette büyük bir talihsizliktir. Açıkçası sanata olan saldırılar, insanlığa ve insanlığın ürettiği evrensel değerlere yöneliktir. İnsanlığın aydınlanmasına yöneliktir. Sonuçta, eşitlik ve demokrasi düşüncesine yöneliktir."  

'Heykelden korkma nedenleri sanat' 

Sanatın devrimci olduğunu ve sanatın statükonun karşılığı olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bu yüzden kendi statükosuna aşık olanların, kendi statükosunu koruma peşinde olanların en çok korktuğu şey sanattır. Bu statükocuların bir karikatürden, bir resimden, bir filimden, hatta bir heykelden korkmalarının temel nedeni de budur. Çünkü o heykeller durdukları yerlerde bile iktidar sahibi diktatörleri rahatsız eder. Koltuklarında rahatça oturmak isteyen bütün diktatörler, o ülkede kendi kontrollerinin altında sanat kurumları, kendi kontrolleri ve iktidara muhtaç sanatçıları arzularlar. Çünkü bunlar en çok sanatçıların konuşmasından korkarlar" değerlendirmesinde bulundu. 

'Parlamentoda sesiniz olmaya kararlıyız' 

Bu diktatörlerin bir ülkede sanatçısına baskı yapmanın yollarını da çok iyi bildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, sanatçının sorunlarını gözardı etmenin, onların ihtiyaçları için yasal düzenlemeleri yapmamanın baskı aracı olduğunu, sanatçıyı bürokrasiye boğmanın da yine bu diktatörlerin bilinçli yöntemleri arasında yer aldığını kaydetti.

CHP'nin bütün bu oyunların farkında olan bir siyasi parti olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bütün sanatçılarımızın arkasında durmak ve onların haklarını savunmayı görev edinmek, bizim boynumuzun borcudur. Bizim sanatçılarımız her türlü baskıya karşı, insanlığa ve topluma olan sorumluluklarını yerine getiriyorlar ve bu tavırlarını sürdürüyorlar. Biz onlarla onur ve gurur duyuyoruz. Bizim, yani sosyal demokrat siyasetçiler olarak görevimiz, sanatçının sesinin özgürce çıkacağı bir ülke idealine sahip çıkmaktır. Bu bizim mutlaka gerçekleştireceğimiz bir hedef olmak durumundadır. Sizin parlamentodaki sesiniz olmaya kararlıyız" dedi. 

Alexander Dumas örneği verdi 

Sanatçının boyun eğmeyen bir kişi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda Fransız yazar Alexandre Dumas'ya işaret ederek, şunları söyledi: "Dumas, Üç Silahşörler'i yazdığı sırada Paris'te bir gazetede konu olur. Parisliler sabahın erken saatlerinde 'acaba bu romanın sonu ne oldu' diye gazeteleri almak için kuyruğa girerler. Yaz gelir, roman bitmemiştir. Dumas, gazetinin sahibine telefon açar ve 'ben tatile gitmek istiyorum' der. Kıyamet kopar tabi. 'Sen tatile gitmek istiyorsun, Parisliler romanın sonunu bekliyor' denir. O da tatil dönüşü yazacağını söyler. Patron, Dumas'ı mahkemeye verir. Mahkeme 'binlerce Parisliyi bekletemezsin romanın sonunu getireceksin' der ve tatile gitmesini yasaklar. Alexandre Dumas da arkadaşına seslenir ve 'bana bir kağıt kalem getirin' der. Gelir, alır eline kalemi şunu yazar: Romanın baş aktörü için, eline kılıcını aldı ayakları titredi yere düştü ve öldü. Altına son yazar. Gazete patronuna verir. 'Götür bunu yayınla roman bitmiştir' der. Patron itiraz eder, 'mümkün değil, bunu böyle bitiremezsin'. Dumas, 'ben yazdığım romanların kahramanlarının tanrısıyım, istediğimi istediğimiz zaman öldürürüm' der ve Alexandre Dumas'a mahkeme kararına olmasına karşın tatile çıkmasına izin verir. İşte gerçek sanatçı budur. Hiç kimsenin önünde boyun eğmeyen, bizim özlediğimiz sanatçıdır". 

Paul Auster yanıtı 

Konuşmasının sonunda ise Kılıçdaroğlu, gazetecilerden sadece bir soru aldı."Türkiye'ye gitmem" diyen Amerikalı yazar Paul Auster'in bu sözlerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Atatürk'le ilgili film yapılırsa Auster oyuncu olarak kullanılabilir" sözlerini gazetecilerin hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, "Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan kişi O'dur. Yani Bülent Arınç'tır" yanıtını verdi. Toplantı Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından basına kapalı olarak gerçekleştirildi.



 

Cumhuriyet

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner145

banner114